| Adalet Nasıl İşliyor Eylemleri
8 ocak 2008 tarihinde Kevser Mırzak'ın anmasına ve yapılan basın açıklamasına katıldıkları için tutuklananların 4. Duruşması 9 Temmuz günü Ankara 11. ACM'de görüldü.

Duruşmadan önce saat 10.00'da İstanbul ve Ankara ÇHD üyesi 30 avukat Adalet Bakanlığı önünde açıklama yaptılar. Daha sonra ÇHD Ankara Şube Başkanı Rıza Karaman ve ÇHD İstanbul yönetim kurulu üyesi Av Ebru Timtik tarafından Adalet Bakanına iletilmek üzere yazdıkları açık mektubu bakanlığa verdiler.
Aynı saatlerde SES Adliye önünde bir açıklama yaptı. SES yaptığı açıklamada, MYK üyeleri olan Meryem Özsögüt'ün Kevser Mırzak ile ilgili yapılan basın açıklamasına bir dinleyici olarak katıldığını, evinin araması sırasında çıkan kitapların ise piyasada bulunan kitaplardan ibaret olduğunu belirterek;
"Eğer bunlar suçsa düşünen, düşüncelerini ifade eden, okuyan evindeki kütüphanesinde çok kitabı bulunan herkes herhangi bir örgütün mensubu olarak tutuklanabilir.
Meryem Özsöğüt şahsında yapılan bu yargılama göstermiştir ki; eski DGM'lerin devamı gibi çalışan ağır ceza mahkemeleri, ceza hukukumuza yeni kriterler getirmek istemektedirler.
Şiddete başvuranla şiddete başvurmayanların aynı şekilde cezalandırılmalarının istenmesi demokrasi anlayışı ile bağdaşmamaktadır. Bu yarğılama toplumsal muhalefetin yargı yolu ile susturulmak istenmesinin de tipik bir göstergesidir. Hiçbir şiddet eylemine bulaşmamış, sadece ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkını kullanmak isteyen bir sendikacının yasa dışı örgüt üyeliği ile suçlanması adeta bu kesime bir gözdağı niteliğindedir.
Tutuksuz yargılanmak en temel insan haklarından birisidir. Bizler MYK üyemiz Meryem Özsöğüt'ün artık cezalandırmaya dönüşen tutuklamasının kaldırılarak tutuksuz yargılanmasını talep ediyoruz. Bu talebimiz PSI ve ILO aracılığıyla uluslar arası platformlarda destek bulmuş, Meryem Özsöğüt ile dayanışma için 10.000'den fazla dayanışma ve protesto mektubu PSI tarafından içişleri Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na iletilmiştir." dediler. Açıklama başlattıkları kampanyaya destek verilmesi çağrısı ile bitirildi.

Saat 10.40'da başlayan duruşmaya 50 avukat müdafi olarak katılırken 80 kişi ise duruşmayı izlemek için salonda yerlerini aldı. Tutuklu Meryem Özsöğüt, Eray Destegül, Utku Aykar, İbrahim Akın söz alarak tahliyelerini istediler. Ardından Avukat Selçuk Kozağaçlı ve SES avukatı savunmalarını yaptı. Kozağaçlı yaptığı savunmada genel anlamdaki infaz ve hak ihlallerinden bahsederek Gazi Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Başkanı Devrim Turan'ın basında "canlı bomba" olarak gösterildiğini dolaysıyla yargısız infazların protesto edilmesinin makul olduğunu belirtti. Av Kozağaçlı konuşmasında:
"Anayasamız ile birlikte Sözleşmenin (AİHS) koruma altına aldığı haklardan birisi de 10. maddede ifadesini bulan "Düşünceyi açıklama ve haber alma özgürlüğü"dür. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemenin koruması altında olan geniş kapsamlı bir ifade özgürlüğü hakkı garanti altına alınmaksızın, ne özgür bir ülkeden, ne de demokrasiden söz edilebilir. İfade özgürlüğü hem kendi başına bir haktır, hem de AİHS tarafından korunan başka hakların da bir unsurudur. AİHM, Handyside Birleşik Krallık davasında şu fikri ileri sürmüştür: "İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun aslî temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve bireyin gelişmesinin temel koşullarından birisini oluşturur."
Mahkeme bu anayasal güvence altındaki hakkın "kötüye kullanılıp kullanılmadığını" araştırırken bu önem ve ciddiyete uygun davranmalıdır.
…..
Ancak burada dikkat çekilmesi gereken husus; sınırsız bir teknik, personel ve mali güce sahip kolluğun bir kısmı hakkında neredeyse 8 yıla varan HEDEF tespitine rağmen; arşiv kaydı diye ortaya koyduğu dökümün tek bir örgütsel ilişki, silah, mühimmat, saldırı, iddiası taşımamasıdır. Elindeki tüm imkânlarla yıllardır müvekkilerimi takip eden; hazırladığı fezlekeler yolu ile okullarında disiplin cezaları almalarına, ev sahipleri ile ilişkilerinin bozulmasına, işten çıkarılmalarına, gözaltına alınmalarına ve başta toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa aykırılık iddiası ve özellikle kendisine mukavemet iddiaları olmak üzere birden fazla kez adli işleme konu olmalarına neden olan kolluk; hala ortaya gizli ve silahlı örgütsel bir faaliyet koyabilmiş değildir.
Madem ki kolluk tarafından konmuştur ve dosyadan çıkararak sizlerde bir kanaat oluşturmasını engelleyemiyoruz, bu konudaki kanaatinizin neden olumlu olması gerektiği de söylenmek ve değerlendirilmek zorundadır." dedi.
Av Kozağaçlı konuşmasını müvvekillerinin beraat ve tahliyelerini isteyerek bitirdi.
Duruşma bittikten sonra Halk Cephesi bir açıklama yaparak hukuksuzluğu teşhir etti. Yapılan açıklamada;
"TÜRKİYEDE ADALET NASIL İŞLİYOR? DUYUN GÖRÜN İZLEYİN OKUYUN
Basın açıklamasına katılmak, katledilen bir devrimciyi sahiplenmek, kitap okuyarak ya da interneti kullanarak bilgi edinmek, karikatür sergisi açmak, 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününe, 1 Mayıs ‘a, Newroz' a katılmaktan dolayı onlarca insan bugün hapishanelerde tutuluyor.
Yasal bir dergiyi dağıtan Ferhat gerçek kurÅŸunlanarak sakat bırakıldı. KurÅŸunlayanlar teÅŸhis edilmesine raÄŸmen hala yargının önüne çıkarılmadı. 19 Aralıkta diri diri yakanların mahkemesi zaman aşımına uÄŸratılarak katiller korundu. Katliamın tanık ve belgelerle kanıtlanmış olmasının yargı için bir önemi yoktur. Çünkü yakılanlar halkın çocuklarıydı ve bu düzene karşı çıkmışlardı. Düzenin hukukuna yargısına göre katletmek meÅŸru, sömürüye, soyguna, adaletsizliÄŸe karşı çıkmak ‘SUÇ'! Yüzlerce, binlerce katliam davası göstermelik bir ÅŸekilde görülerek halkın vicdanında yaralar açılarak kapatıldı.
Hukuk devleti, adil olmakla övünün AKP, hukuku kendi çıkarları doÄŸrultusunda kullanıyor. Aralarındaki çeliÅŸkilerden dolayı Ergenekon Operasyonu ile gözaltına aldıklarına halka karşı iÅŸledikleri suçlarla ilgili tek bir soru sormuÅŸlar mıdır? SORAMAZLAR! Çünkü dün ‘Ergenekoncu' dediklerinin halka karşı kullandıkları yöntemlerinin aynısını AKP'de hayata geçiriyor. Bugün çıkar hesaplarıyla birbirine operasyon yapanlar yarın halk muhalefetini ezmek söz konusu olduÄŸunda aynı cephede yer alacaklardır.
Adaletin terazisi haklıdan doğrudan yana değil, sömürü, soygun düzeninden, emperyalizmin çıkarlarından yana işliyor. Hukuk, AKP iktidarı eliyle bir komediye dönüştürüldü.
Yaşadıklarımız, tanık olduklarımız bu ülkede hukukun olmadığını gösteriyor. Polis istediği insanı gözaltına alıyor, hâkim karşısına çıkartıp tutuklattırıyor. Eğer hâkim tutuklamazsa bu sefer hâkimi değiştirip yine tutuklattırıyor. Savcılar önlerine gelen belgeleri okuma zahmetine katlanmadan insanların aylarca tutuklu kalmalarını sağlayabiliyor. 10 Aralık 2007 de yapılan bir infazı protesto eden, katledilen devrimcinin cenazesine katılan beş kişi halen tutukludur. Demokratik hakları kullanmak yasalarda suç olmadığı halde AKP polisi ve ona yardımcı Yargı tarafından suç haline getiriliyor. 19 Aralık, 2 Temmuz katliamcıları serbest bir şekilde gezerken bu ülkeye ve haklarına sahip çıkan ilericiler, demokratlar, devrimciler hukuk kuralları yok sayılarak baskı altına alınıyor.
Hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı susmayacağız. Elimizden alınmak istenen, suç sayılan demokratik haklarımızı kullanmaya, mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz." denildi.

Açıklamaya İstanbul'dan gelen TAYAD'lı ailelerde destek verirken Kesk genel başkanı Sami Evren, Eğitim Sen Genel Başkanı, Bes yöneticileri, Ses yöneticileri katıldı.
Açıkalamada "Demokratik Haklarını Kullananlar Tutuklanıyor, Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor" ve Hukuksuzluk Süryor pankartları açıldı.
"Tutuklananlar Serbest Bırakılsın", "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Adalet İstiyoruz", "Baskılar bizi Yıldıramaz", "Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganları atıldı. 80 kişinin katıldığı açıklama 5 Eylül tarihine ertelendi. Açıklamaya Temel Demirer de destek verdi.


Adana Temel Haklar: "Adalet İstiyoruz!"

Adana Temel Haklar Derneği Ankara'da basın açıklamasına katıldıkları için tutuklu bulunanların mahkeme günü olan 9 Temmuz'da stand kurarak ve bir basın açıklaması yaparak "Türkiye'de Adalet nasıl işliyor" diye sordu ve tutukluların serbest bırakılmalarını istedi.
Açıklama öncesinde saat 11.00'de kurulan stantta ve yan tarafındaki park duvarına "Mezar Ziyareti Suç mu? Tutuklananlar Serbest Bırakılsın, Gelin Türkiye Gerçeğini Görün, AKP İktidarı Demokrasi tanımayan bir İktidardır, Basın Açıklamasına Katılmak Suç mu? 1 Mayıs'a, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe Katılmak Suç mu?" dövizleri asıldı. Halka yaşanan hukuksuzlukların anlatıldığı stant basın açıklamasının yapılacağı saat 12.30'a kadar kurulu kaldı. Yapılacak basın açıklamasına katılım çağrısının da yapıldığı stantda "Mezar Ziyareti Suç!.. Basın Açıklaması Suç!.. 8 Mart, 1 Mayıs Mitinglerine Katılmak Suç!.. Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor?" başlıklı 500 bildiri halka dağıtıldı.
Saat 12.30'da "Tutuklananlar serbest Bırakılsın, Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek, Halkız Haklıyız Kazanacağız, Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganlarıyla başlayan basın açıklamasında "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor? Adalet İstiyoruz- Adana Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği" pankart açıldı. Dernek adına açıklamayı okuyan Mehmet Bıldırcın yaşanan hukuksuzlukları anlatarak halk için adalet istediklerini belirtti. Hiçbir baskının Halk için demokrasi mücadelesini engelleyemeyeceğini söyleyen Bıldırcın Anakara'da basın açıklamasına katıldığı için 6 aydır tutuklu bulunanların serbest bırakılmasını istedi. Açıklama sloganlarla sona erdi.


ELAZIĞ'DA BASIN AÇIKLAMASI

Son dönemde ülke genelinde artarak devam eden keyfi polis saldırıları, gözaltılar ve tutuklamalar Elazığ Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği tarafından 9 Temmuz'da saat 12.45'te Hozat Garajı'nda yapılan basın açıklamasıyla protesto edildi.
"Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor- Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği" pankartının açıldığı açıklamada sık sık "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Gözaltılar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Adalet İstiyoruz" sloganları atıldı ve açıklamada "Yozlaşmaya Karşı Olmak Suç Mu?", "1 Mayıs'a Katılmak Suç Mu?" dövizleri taşındı.
Açıklamada; "Son aylarda Ankara merkezli olarak başlayıp ülkemizin çeşitli illerinde süren gözaltı, tutuklama terörü ile karşı karşıyayız. Devrimci-demokratik kurum çalışanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Gerekçe ise; pankart asmak, internet sitesine girmek, mezar ziyareti, basın açıklamasına katılmak, derneğe üye olmak, Amerika'ya karşı çıkmak, afiş asmak, sergi açmak, 8 Mart'a katılmak, 1 Mayısa katılmak, dernek kurmak, panele gitmek, yaşamını yitiren insanların cenazelerine katılmak. En sıradan demokratik haklarımızı kullandığımız için baskılardan baskı beğenilir duruma getirildik. Şu birkaç örnek bile nasıl bir ülkede yaşadığımızın cevabı olmuştur.
3 aylık hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bilançosu ise;
Ankara: 8 Ocak'ta bir devrimcinin cenazesine katıldıkları için 12 kişi tutuklandı. 27 Mayıs'ta 10 kişi yasal bir geceye katıldıkları ve pankart astıkları gerekçesiyle gözaltına alındılar ve 6 kişi tutuklandı. 8 Mart mitingine katıldıkları ve yaşamını yitiren insanların resimlerini taşıdıkları için 9 kişi tutuklandı.
Adana: 22 Ocak'ta ve izleyen günlerde bir devrimcinin katledilmesini protesto ettikleri ve 8 Mart'a katıldıkları için 30 kişi tutuklandı.
Sivas: Basın açılması yapıp bir karikatür sergisi açtıkları için 23 Mayıs'ta 29 kişi gözaltına alındı 4 kişi tutuklandı.
Amerikan işbirlikçisi AKP iktidarının ülke genelinde estirdiği terörden elbette bizlerde payımıza düşeni aldık. AKP polisinin hukuksuzluğuna ve keyfiliğinin bin türlüsüne rastladığımız ilimizde keyfi gerekçelerle etkinliklerimiz yasaklandı, evlerimiz basıldı, Valilikçe onay verilen yasal bir dernek olan kurumumuz onlarca sivil ve çevik kuvvet polisleri tarafından basılıp eşyalarımıza, yayınlarımıza ve kitaplarımıza el konuldu.
İşte ülkemizde adaletin nasıl işlediğinin özetidir bu kısa dönemde yaşananlar. Bir tarafta demokrasi havariliğine soyunan AKP diğer tarafta halkı için mücadele edenlerin başına gelenler. Ülkemizde yargı her zaman halk düşmanlarının hizmetinde oldu, bugün de yargı AKP ve ordunun emrindedir. Söz konusu devrimciler ve halk olunca onlarca yıla varan hapis cezaları veren, diğer yanda soygunculara banka hortumcularına, Erbakanlara, Abdullah Güllere, Fethullah Gülenleri beraat ettiren adalet. 19-22 Aralık 2000 tarihinde bu ülkenin hapishanelerinde katledilen 28 tane insana bile cezalar veren adalet ülkemizde nasıl bir hukuksuzluğun sergilendiğini gösterir. Bir tarafta ülkemizin en büyük hapishaneler katliamında yaşamın yitirenler diğer tarafta katliamcılara açılan davaları zaman aşımına uğratan adalet. Şemdinli de halkı bombalayan JİTEM' cileri serbest bırakıp devrimci demokrat insanları onlarca ay cezaevi yatıran adalet.
Adalet işte böyle işliyor ülkemizde. Halka, özgürlüklere düşman bir iktidar olan AKP'nin elbette demokratik haklarını kullanan insanlara tahammülsüzlüğünü anlıyoruz. Her defasında hakkını isteyen halkımızı aşağılayanların adaleti böyle işliyor ülkemizde.
İktidarların hiçbir saldırısı bugüne kadar bizleri hak ve özgürlük mücadelesinden alıkoyamadı, koyamayacak da. On yıllardır süren Bağımsızlık, Demokrasi ve Sosyalizm mücadelemizin kesintisizliÄŸi AKP‘nin tutuklama gözaltı terörüne cevabımızdır." denildi.
Çevrede ki halkın yoğun ilgisinin olduğu açıklama basın metninin okunmasının ardından alkışlarla son buldu.


TÜRKİYE'DE ADALET NASIL İŞLİYOR?

8 Temmuz 2008 günü Antalya Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Kışlahan Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Akdeniz Üniversitesi'nde yaşanan saldırının duruşmasıyla birlikte Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor? sorusunu gündeme getiren Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği 4. haftada da aynı soruyu sormaya devam ettiler.
Basın açıklamasında "Faşist Saldırılara Karşı Direnmek Suç Mu? Tutuklu Öğrenciler Serbest Bırakılsın!" pankartı açılırken "Üniversitelerde Faşist Saldırılara Son, Eğitim Hakkı Engellenemez, Saldırıya Uğrayan Öğrenciler Değil Saldırganlar Tutuklansın, Faşistler Dışarıda Öğrenciler İçerde Adalet Nerede?, Adalet İstiyoruz" dövizlerini taşıdılar. Basına açıklamayı dernek başkanı Züleyha KURT yaptı. KURT açıklamasında;

"Bilindiği üzere yaklaşık dört haftadır saat 18.30'da Kışlahan Meydanı'nda "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor?" diye soruyoruz. Çünkü üç ay önce Antalya'da Akdeniz Üniversite'nde ciddi bir saldırı yaşanmış saldırının ardından Akdeniz Üniversite'si öğrencileri gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır. 6-10 Nisan tarihleri arasında yaşanan olayların ardından saldırının üzerine sünger çekilerek hiçbir şey yaşanmamış gibi davranılmaktadır. Saldırıya uğrayan Akdeniz Üniversite'si öğrencileri olmasına rağmen saldırgan ülkücülerle birlikte onlarda gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır. Suç ne suçlu kim? Birbirine karıştırılmak istenmektedir. Yaşanan olaylar açıktır. Ülkücüler ellerinde silahlarla okula girmiş öğrencilerin üzerine ateş açarak saldırmışlardır. Buna rağmen öğrencilerin tutuklanması başlı başına bir adaletsizlik örneğidir. Ve 4 Temmuz 2008 günü görülen duruşmada ülkücülerden dört öğrencilerden de üç kişinin tutuklamasına karar veren adalet sözde bir "eşitlik" yaratmaya çalışmaktadır. Oysa bu adalet değil suç işleyen ülkücülere destek vermek sahiplenmektir. Bu gün Antalya L Tipi hapishanesinde tutuklu bulunan öğrenciler savunma haklarını kullandıkları için hapishanededirler. Bu yaşananlar sadece Antalya'ya özgü gelişmeler değildir. Ülkemizde özellikle 2007 yılının Aralık ayından bu yana halkın değişik kesimlerinden insanların yaşadığı adaletsizlik örnekleri her geçen gün artıyor.
Adli kolluk, savcılar, tutuklama incelemesi yargıçları, dava yargıçları ve mahkemeler adeta merkezi bir karar almışçasına temel hak ve özgürlükleri daraltan ve temel hak ve özgürlükleri hiçe saymaktadırlar. Halbuki meşru müdafaa hakkı anayasal bir haktır. Halkın temel hak ve özgürlükleri hiçe sayılarak anayasal haklar ihlal edilmekte ve bunu hesabını hiç kimse soramamaktadır. İtiraz edildiğinde ise tıpkı Akdeniz Üniversitesi'nde öğrencilerin yaşadığı gibi saldırıya uğrayarak tutuklanmaktadır.
Basın açıklamalarına katılmak suç kabul edilerek gözaltı ve tutuklamalar yaşanmaktadır. Yapılan toplantılar, anmalar, etkinlikleri, protesto gösterileri, sendika ve meslek odası çalışmaları , öğrenci toplantıları soruşturmalarla sonuçlanmakta, tutuklamalar yapılmakta, hukuk ayaklar altına alınarak TERÖR SUÇU kapsamında değerlendirilmektedir. Sadece 2008 yılında yaşanan gözaltı ve tutuklamalar bunun en bariz örnekleridir;
8 Ocak 2008'de Ankara'da bir devrimcinin cenazesine katıldıkları için 14 kişi gözaltına alınmış 12 kişi tutuklanmıştır. 22 Ocak 2008'de Adana'da bir devrimcinin katledilmesini protesto ettikleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne katıldıkları, anma yaptıkları gerekçesiyle 30 kişi tutuklanmıştır. Halen bu davadan 13 kişinin tutukluluğu devam etmektedir. 28 Mart'ta yine Ankara'da 8 Mart mitingi,ne katıldıkları ve halkı için mücadele ederken hayatını kaybeden kadın devrimcilerin resimlerini taşıdıkları için 17 kişi gözaltına alınmış 9 kişi tutuklanmıştır. 6 Nisan'da Akdeniz üniversitesine giren ülkücüler ateşli silahlarla öğürencilere saldırmış, öğrenciler meşru müdafaa haklarını kullandıkları için 3o yakın öğrenci gözaltına alınmış 13'ü tutuklanmıştır. 3'ünün tutukluluğu halen devam etmektedir. 23 Mayıs'ta Sivas'ta basın açıklaması yapıp bir karikatür sergisi açtıkları için 29 kişi gözaltına alınmış 4 kişi tutuklanmıştır. 27 Mayıs'ta Ankara'da yasal bir geceye katıldıkları ve pankart astıkları gerekçesiyle 10 kişi tutuklanmıştır. 6 kişinin tutukluluğu ise halen devam etmektedir..
Ülkemizde Adaletin temsilcisi olduğunu iddia eden kurumlar halktan ve gerçek adaletten yana tavır almadıkları sürece hukuksuzluk ve adaletsizlik devam edecektir. Gerçek adalet halk için adalettir. Halkın haklarını sınırlayan bu uygulamalardan vazgeçilmeli mazlumlar değil saldırganlar yargılanmalıdır" dedi.

Basın açıklaması esnasında "Tutuklu Öğrenciler Serbest Bırakılsın!, Baskılar Bizi Yıldıramaz!, Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz!, Adalet İstiyoruz!, Yaşasın Halkın Adaleti!, Halkız Haklıyız Kazanacağız sloganları atıldı. Saat 19.00'da biten basın açıklamasının ardından 500 bildiri halka ulaştırıldı.
Bildiri dağıtımı esnasında Muratpaşa belediyesi zabıtaları bildiri dağıtımını engellemeye çalıştı.
Bildiri dağıtımı için belediyeden izin almak gerektiğini dayatan zabıtalara bunun için izin gerekmediği anlatıldı. Ancak yaşanan tartışmada zabıtaların rüşvet istediği anlaşıldı. Temel Haklar ve Özgürlükler Derneğinin halkın haklarını savunduğu ve haklarını bildiklerini anlatmaları üzerine zabıtalar geri çekildi. Yaşanan olay Türkiye'de nasıl bir adaletin işlediğini bir kez daha gözler önüne serdi!


TÜRKİYE'DE ADALET BÖYLE İŞLİYOR!

8 Temmuz 2008 tarihinde Bursa Heykel'de Türkiye'de "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor?" konulu basın açıklaması yapıldı. Serkan Şenol'un okuduğu basın açıklamasında Bursa'da yaşanan hukuksuzluklara da değinildi. Açıklamada şöyle denildi;

"TÜRKİYE'DE ADALET NASIL İŞLİYOR ?

Son günlerde medyada en çok karşılaşılan ve gündemi işgal eden haber şu; Şu demokratik kurum, şu yasal parti veya şu sendika basılarak içlerindeki insanların terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınarak uygulanan şiddet dalgasıdır.Bu öyle bir dalga ki sokakta sıradan insanlardan, geçmişte ülkeyi birlikte yönettiği kişilere kadar yaygınlaştırılıp kitlelere gözdağı verilmeye çalışılmaktadır.Diğer yanıyla kendi aralarındaki iktidar mücadelesinin bitmez kavgalarını sürdürüp bunu halka mal etmeye çalışmaktadırlar.Oysa ki asıl amaçları 12 Eylül faşizminin bir zamanlar uyguladığı herkesin kapısına değil, herkesin kafasına bir polis dikme mantığıdır.Bu şiddet uygulamasına verilebilecek onlarca örnek vardır;- Yasal Yayın
-Yasal Dernek
-Açık Hava Toplantısı
-İnfaz Protestosu
-Amerikan Emperyalizmine karşı mücadele ….suçlarını iÅŸledikleri gerekçesiyle onlarca insan örgüt üyeliÄŸi suçuyla hapishanelerde tutulmaktadır.Karşımızda yeni tipte bir örgüt üyeliÄŸi suçu vardır.Bugün ülkemizde yargıda yeni bir süreç baÅŸlatılmıştır.Ve bu süreç meÅŸrulaÅŸtırılmaya çalışılmaktadır.
"Adli kolluk, savcılar, tutuklama incelemesi yargıçları, dava yargıçları ve mahkemelerin adeta merkezi bir karar almışçasına anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükleri daraltıcı ve yerleşik uygulamadan ayrılan yargısal pratikler sergilemeye başladığı görülmektedir."
Özellikle Ankara'da yaşananlar dikkat çekicidir; Basın açıklamaları, olaysız açık hava toplantıları, anmalar, kapalı salon etkinlikleri, protesto gösterileri, sendika ve meslek odası çalışmaları, öğrenci toplantıları gibi en demokratik hakların kullanıldığı etkinlik ve eylemleri terör suçu kapsamında değerlendirilerek gözaltılar, on yıllara varan hapis cezalarıyla yargılama talebiyle engellenmek istenmektedir.
Ülkemizdeki adalet anlayışındaki çarpıklığın bir örneğini de Bursa'da yaşıyoruz;Uludağ Üniversitesi'nde faşistlerin saldırısına karşı koyan devrimci-demokrat öğrenciler hakkında dava açıldı. 31 Temmuz 2008 tarihinde Bursa'da başlıyacak bu davada yargılanan 120 öğrenci hakkında istenen hapis cezası toplam 900 yıldan fazla. Yani kişi başına düşen miktar yaklaşık 25 yıl.Faşizme karşı kendini savunmanın bedeli Türkiye'de 25 yıl gibi traji komik bir rakamdır.Oysa saldıranlardan bir teki bile ne tutuklandı bugüne kadar, ne de gözaltına alındı. İşte Türkiye'de Adalet Sistemi böyle işliyor.
Bu uygulamaların tümünün ortak noktası şudur; Gözaltılar, tutuklamalar, onlarca, bazen yüzlerce yıla varan hapis cezaları iktidarın kendi yasalarıyla dahi çelişmektedir.Kısaca bugün ülkemizde cunta veya olağanüstü hal uygulamaları yasal olmasa da fiili olarak uygulanmaktadır.
Ama bu uygulamaların hiçbiri halkın bu bugüne kadar özlemleri ve talepleri doğrultusunda verdiği ekonomik-demokratik mücadelesini engelleyemedi, engelleyemeyecek.
Biz diyoruz ki;Haklar ve Özgürlükler Mücadelesi bedeli ne olursa olsun devam edecek.Çünkü bu mücadele halkın mücadelesidir.Bu mücadeleyi verenler emperyalizmin zulmüne, işgaline karşıdır.Bu mücadeleyi verenler bağımsızlık ve demokrasiden yanadır.Anadolu halkları yüzyıllardır haksızlığa, zulme karşı mücadele etmiştir.Bu mücadelenin bir ayağında da hep adalet özlemi olmuştur.Adaletin olmadığı yerde bu mücadele kaçınılmazdır. Bugün mücadelemiz ADALET içindir.
-ADALET İSTİYORUZ !
-TUTUKLANANLAR SERBEST BİRAKILSIN !
-KEYFİ TUTUKLAMALARA SON!
HALK CEPHESİ"

15 kişinin katıldığı basın açıklamasında "Tutuklananlar Serbest Bırakılsın, Adalet İstiyoruz!" sloganlarının atılmasının arkasından polis basın açıklamasına katılanlara kimlik sorarak tehdit etti.
Basın açıklamasından ayrılan bir grubu iki sivil polis Kızılay Kan Merkezinin önünde çevirdi. Kimlik kontrolü yapan polis kendilerine bu kontrolün anlamsız olduğunu söyleyenleri
"Sizinle zaten görüşeceğiz" diyerek tehdit etti.
İşte Türkiye'de Adaletin nasıl iÅŸlediÄŸinin kanıtı… Haksız tutuklamalar için, Adalet talebi için basın açıklaması yapılıyor. Adalet talebi en demokratik ÅŸekilde dile getiriliyor. Bu talebi dile getirmek de suç. Basın açıklaması yasalara göre demokratik bir hak. "Herkes önceden haber vermeksizin düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne sahiptir" yasalara göre. Ancak Türkiye'de bu hakkın kullanımı ifade edilen düşünceye göre deÄŸiÅŸiyor. Bu düşünce AKP iktidarını eleÅŸtiriyorsa yasal deÄŸildir, suçtur. Baskılar, tehditler adalet talebimizi engelleyemeyecek.


TÜRKİYE'DE ADALET NASIL İŞLİYOR?

Hatay Temel Haklar Ve Özgürlükler Derneği başlattığı "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor" isimli kampanyayı duyurmak ve son zamanlarda yaşanan hukuksuz tutuklamaları protesto etmek amaçlı basın açıklaması düzenledi. Yaklaşık 15 kişinin katıldığı açıklamada "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor" pankartı ve bu içerikte dövizler taşındı. Açıklamaya SES ve Eğitim-Sen destek verdi.
Antakya Ulus Meydanı'nda 7 Temmuz günü saat 12.30'da düzenlenen açıklamayı dernek üyesi Enis Aras okudu.
Aras;
- Yasal yayın bulundurmak
- Yasal derneğe üye olmak
- Olaysız bir açık hava toplantısına katılmak
- Yargısız infaz protestosuna katılmak
- Amerikan emperyalizmine karşı olmak…
Gibi faaliyetlerin yasalara aykırı olmamasına rağmen suç sayıldığını belirterek, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerin daraltıldığını belirtti. Kullanılan yasal ve demokratik hakların kovuşturma konusu yapılarak terör suçu kapsamında değerlendirilmeye çalışıldığını belirtti.
Şöyle devam etti; Bu uygulamalar öncellikle Ankara'da yoğunlaştı. Ardından İstanbul, Adana ve Sivas'ta devrimci- demokrat, muhalif herkesin karşısına bu kapsamda dava dosyaları çıkmaya başladı. Ve son altı ayda açılan 10 davada 100'e yakın insan tutuklandı, gözaltına alındı ya da kovuşturmaya uğradığını söyledi.
ÜLKEMİZDE ADALET YOKTUR
Aras; TESEV'in araştırmasına istinaden adaletin olmadığının ispatlandığını şöyle belirtti;
Adaletin olmadığını Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) tarafından 2007 yılında yapılan araştırma çok somut olarak gösteriyor. Araştırma kapsamında hâkim ve savcılarla mülakatlar yapılmış, bu mülakatlar sonunda şu çarpıcı sonuca ulaşılmıştır: "devletin bekasını tehlikede gören hâkim/savcı adaletten ayrılabilir."
Tutuklananların birisi de SES yönetim kurulu üyesi Meryem Özsöğüt'ün olduğunu söyleyerek 9 Temmuz'da yapılacak duruşmada Özsöğüt'ün ve aynı gerekçe ile tutuklananların serbest bırakılmasını istediklerini belirtti.
Aras; Temel hak ve özgürlükler ile adalet için mücadeleye devam edeceklerini söyleyerek açıklamasını bitirdi.


"Adalet Talebimizden Vazgeçmeyeceğiz"

Son süreçte artan polis saldırılarını, keyfi gözaltı ve tutuklamaları protesto eden İskenderun Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği, 7 Temmuz Pazartesi günü, Boyacılar Parkı'nda "Türkiye'de Adalet Nasıl işliyor?" başlığını taşıyan bir basın açıklaması yaptı.
Saat 15.30'da, "Halkız Haklıyız Kazanacağız", "Tutuklananlar Serbest Bırakılsın", "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Adalet İstiyoruz" sloganlarıyla başlayan açıklamayı Dernek başkanı Seval Aracı okudu.
Aracı "eğer muhalifseniz, yarın evinizin basılması, gözaltına alınmanız, "terörist" damgası yiyerek örgüt üyeliğinden tutuklanmanız mümkündür. Bu mücadele sadece gözaltına alınıp tutuklananların değil, "ben insanların hak ve özgürlükleri için örgütlenip mücadele etmelerini savunuyorum" diyen herkesin mücadelesidir. Dayanışma ve birliktelik, var olan saldırı dalgasını boşa çıkarmak için zorunludur" dedi. Geride bıraktığımız 6 aydaki gözaltı ve tutuklamaların değerlendirmesini yaptı.
Açıklama, "Mezar anması yapmak suç değildir. Mahir'leri anmak suç değildir. Amerika'ya karşı gelmek suç değildir. Bütün bu saldırılara karşı adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz" sözleriyle sona erdi.


AKP: BENDEN OLMAYAN HERKES TERÖRİST

TAYAD'lı Aileler Türkiye de adeletin nasıl işlediğini 6 Temmuz günü saat 13.30 da Taksim Tramvay durağında bir basın açıklaması yaparak gösterdi.

Türkiye'de Adalet, 1 Mayıs'a, pikniğe, 8 Mart'a, derneğe giden, afiş asan, bildiri dağıtan insanları hapislerde nedensiz yere yatırmaktan geçiyor. Türkiye'de tutuklanmak için bunları bile yapmaya gerek yok muhalif olsanız yine de yeter. TAYAD'lı Aileler de Türkiye'de bu şekilde işleyen adaleti kamuoyuna açıkladı.

Eylemde "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor Adalet İstiyoruz, İşte Adalet Savcı Kendi Yazdığı İddianameye Örgüt Belgesi Diye Dava Açıyor" pankartlarını açtılar. Çok sayıda "Mahirleri Anmak Suç Değildir, İnfazları Protesto Etmek Suç Değildir, Mezar Anması Yapmak Suç değildir, Hak Ve Özgürlük Mücadelemiz Engellenemez" dövizleri taşındı.
165 kişinin katıldığı eylemde TAYAD Başkanı Mehmet Güvel bir açıklama yaparak şunlara dikkat çekti: "AKP kendisinden olmayan herkesi ve tüm kurumları terörist terör yuvaları ilan edip tamamen yok etmek için pervasızca saldırıyor. Eğer muhalifseniz yarın evinizin basılması süpriz olmayacaktır. Hatta katıldığınız demokratik bir eylemden dolayı gözaltına alınıp terörist damgası yiyerek örgüt üyeliğinden tutuklanabilirsiniz. Basın dahil olmak üzere duyarlı demokrat, ilerici hekresin bu saldırılara karşı söyleyeceği bir sözü olmalı, susmamalı karşı çıkmalıdır. Ve haksız, hukuksuz tutuklamalara son verilmelidir" dedi.
Eylemde "Adalet İstiyoruz, Hukuksuz Tutuklananlar Serbest Bırakılsın, Baskılara Gözaltılara Tutuklamalara Son" sloganları atıldı.


BU ÜLKEDE DEMOKRASİ VAR MI? AKP İKTİDARI DEMOKRAT OLABİLİR Mİ?

Aylardır AKP iktidarının polisinin Demokratik Kurumlara ve bu kurumlarda çalışan insanlarına yönelik saldırıları bir kez daha İzmir'de basın açıklaması yapılarak ve bildiri dağıtılarak teşhir edildi.
6 Temmuz 2008 Pazar günü Bornova Metro durağında Ege Temel Haklar ve Özgürlükler DerneÄŸi adına yapılan açıklama da, "AKP iktidara geldiÄŸinden bu yana sık sık demokrasiden, ifade özgürlüğünden bahseder. Åžunu biliyoruz ki, demokrasi ve her türlü özgürlüğü sadece kendisi için ister. Söz konusu devrimciler ise bir gecede hak, hukuk ve özgürlükler rafa kaldırılır. Demokratik kurum çalışanlarının evlerinin terörle mücadele ekipleri tarafından silahlarla basılması olaÄŸan karşılanır….
AKP kendisinden olmayan herkesi ve tüm kurumları "terörist" "terör yuvaları" ilan edip tamamen yok etmek için pervasızca saldırıyor. Eğer muhalifseniz yarın evinizin basılması sürpriz olmayacaktır. Hatta katıldığınız demokratik bir eylemden dolayı gözaltına alınıp terörist damgası yiyerek örgüt üyeliğinden tutuklanabilirsiniz. Bunun için bir kurum çalışanı olmanız gerekmez, muhalif kimliğiniz yeterlidir. Dolaysıyla hiç kimse bu saldırıları kendi dışında görmemelidir." Denildi.

Basın açıklamasını Ege Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği adına Zeliha Koyupınar okudu. Temel halklar Mücadelemiz Baskılarla Engellenemez!" "Baskılar, Bizi Yıldıramaz" "Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganlarının atıldığı basın açıklamasının ardından bildiri dağıtımına geçildi. Metro önünde, otobüs duraklarında, Küçük Park ve Ege Üniversitesi Hastanesi önünde yapılan bildiri dağıtımında açıklamaya 10 kişi katılırken toplam 600 bildiri dağıtıldı.


Trabzon'da Panel

Trabzon Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği'nin düzenlediği "Türkiye'de Adalet Nasıl İşliyor?" konulu panel, 5 Temmuz Cumartesi günü İHD Trabzon Şubesi'nde yapıldı.
Saat 14,00'da başlayan panele SES Trabzon Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet GÜVEN, TAYAD'lı Ahmet KULAKSIZ ve Trabzon Temel Haklar adına Nurgül ACAR katıldı.
İlk olarak sözü alan Mehmet GÜVEN, SES MYK Üyesi Meryem Özsöğüt'ün verdiği haklı mücadele sonucunda böyle bir uygulamaya maruz kaldığını, adı adresi belli, yıllardır tanınan bir insan olduğu halde sabahın 6'sında, evleri basılıp talan edilerek gözaltına alınmasını, ardından tutuklanmasını ve aylardır hapishanede tutulmasını eleştirdiğini belirtti. Bu baskıların sendikal mücadele üzerinde ilk olmadığını son da olmayacağını anlatan GÜVEN, sendikaların kurulma ve hayatta tutulabilme sürecinde yaşadıkları hukuksuzluklardan bahsederek, "Ancak örgütlülüklerimizi koruyabilirsek ayakta kalabiliriz ve bu arkadaşlarımıza sahip çıkabiliriz" diyerek konuşmasını bitirdi.
Ardından sözü iki kızını (Zehra – Canan KULAKSIZ) bu mücadelede ÅŸehit veren bir baba, aynı zamanda bir tutsak yakını olan Ahmet KULAKSIZ aldı. Daha çok F Tipi hapishaneler sürecinde yaÅŸadıkları zorlukları, hapishanelerde yaÅŸanan tecrit koÅŸullarını ve buna karşı verilen mücadelenin adalet mücadelesinden çok da ayrı düşünülemeyeceÄŸini anlatan Ahmet KULAKSIZ "Kusura bakmayın sürekli hapishanelerden bahsediyorum ama hapishaneler verdiÄŸimiz demokratik mücadelenin aynı zamanda bir ayağıdır. Kaldı ki iki kızını hapishane koÅŸullarının düzeltilebilmesi mücadelesinde ÅŸehit vermiÅŸ bir insanım. Aynı zamanda 14 yıldır tutuklu bulunan kardeÅŸimi iki haftada bir görüyorum, hapishanelerden bahsediyor olmamı normal karşılayın. Artık hayatımın bir parçası oldu. Oralarda kalan insanların da en büyük sorunu adaletin doÄŸru uygulanması. 1,5 yıldır çıkmış bir yasa var ve uygulanmıyor. Adalet bakanlığı gözlerini, kulaklarını tıkamış, cevap vermiyor" diye konuÅŸtu. Söz tekrar kızlarına geldiÄŸinde ise daha iki gün önce kızlarının mezarını düzenlerken polisin tacizlerine maruz kaldıklarını belirten KULAKSIZ "Hiç kimse bana kızlarımın mezarından o yazıyı sildiremez, hiçbir güç kızlarımın mezarlarını ziyaret etmek isteyen arkadaÅŸlarımızı engelleyemez, bu ister yasalarda olsun ister olmasın ben böyle düşünüyorum" diyerek konuÅŸmasını bitirdi.
Daha sonra Trabzon Temel Haklar Üyesi Nurgül ACAR hak ve özgürlük mücadelesinde karşılaştıkları zorluklar ve bunların yargı ayağında yaşanan hukuksuzluklardan bahsetti. Ahmet KULAKSIZ'ın konuşmasının içinde sendikalara karşı yaptığı eleştirilerin bir sendika üyesi tarafından kabul edilmemesinin aslında kendi içimizde ve toplumda var olan bir tecrit olduğunun göstergesi olduğunu belirten ACAR, "Trabzon'da kısa sürede yaptığımız duyurular sonucunda her şeyin bilincinde olduğunu sanan, kendine demokratım diyen kişiler, kurumlar bu tutuklamalara tepkisiz kalabildi, adeta tecrit etti ve bu kadar insan aslında bu yüzden aylardır içerde tutuluyor. Hapishanelerde verilen ortak tepkilerle, kâğıttan yaptıkları toplarla, 8 yıldır direnerek tecriti kırdılar ama biz henüz kendi tecritimizi kıramamışız anlaşıldığı kadarıyla." diyerek eleştiriyi yanıtlayan ve ancak etrafımızdaki bu çemberi kırdığımızda bir araya gelerek saldırıları püskürtebiliriz diye belirten ACAR konuşmasını Trabzon'da yaşanan linç girişiminden bu yana yaşanan hukuksuzluklar ve son yaşanan tutuklamaları anlatarak bitirdi. 25 kişinin izlediği panelde katılımcılardan da görüşlerini bildirenler oldu.
2008.07.14
Bu yazı 2636 kez okundu
Geri Dön